52. Sayı Çıktı! Evde Kal Kırmızı Beyaz'sız kalma.

Hepimiz Kırmızıyız Hepimiz Beyazız

Bütün başlangıçlar bir yeniliktir. Her yenilik bir kopuş… Her kopuş bir sürekliliktir. Süren her şey her zaman yeni başlangıçlara gebe.

Kırmızı Beyaz bir yeniliktir. Üniversite sıraları daha önce de genç fikirleri sözcüklere döken dergiler doğurmuştur. Ancak bu doğum bir başkadır. İlk defa bir dergi bütün Türk gençliğini birleştirme iddiasıyla yoğrulmuştur. Kültürü neoliberalizmden, edebiyatı postmodernizmden, milleti tarikatlardan, üniversiteleri teröristlerden, vatanı emperyalistlerden kurtarma amacıyla yola çıkan başka bir dergi yoktur. Bir yeniliktir çünkü herkes susarken yola çıkmıştır ve karanlık basarken aydınlatmıştır. Bütün bunları tek başına değil, yalnızca bir kere değil, kimsenin güdümünde değil; canhıraş bir azimle ve yalnızca Türk milletine güvenerek yapmaya girişmiştir.

Kırmızı Beyaz bir kopuştur. Bu sistemden kopanların eseridir. Gençliğe yalnızca bencilliği ve bireyselliği aşılayanlara karşı bir başkaldırıdır. Küçük hayallerin peşinde koşmanın değil büyük davalara sabırla yürümenin adıdır. İlk kez matbaaya girdiği günden beri en yiğit hayallerin dili olmuştur.

Kırmızı Beyaz bir sürekliliktir. Bir gelecek hasretinin kökleri derine inen çınarıdır. Beslendiği kaynak Anadolu kadar eskidir. Mirası Karun hazinelerinden büyüktür. Bağrında büyük değişimleri yaratan gelenekler yatar. Hayatı kendisinden başlatan kibre değil, köklü değişimlerin tarihsel çabasına yaslanır. Elinizdeki dergiye dikkatli bakın, onda ülkemizde ilk kez gazete çıkaran Şinasi’nin mürekkebinden izler vardır.

Kırmızı Beyaz yaratıcılıktır. Bir tekrarın değil ısrarın sürekli yenilenen halidir. Her sayısında Türk gençliğinin içinden onlarca yazar yaratmıştır. Son dokuz yılda eser üreten bir neslin yetişmesinde pay sahibidir. Yüzlerce farklı yazı, öykü ve şiir bu sayfalarda üretilmiştir.

Türk gençliğinin dergisi olan Kırmızı Beyaz’ın 50. sayısını çıkartıyoruz. Dünyayı bilmemizin tek amacı onu değiştirmektir diyerek çıktığımız bu yolda önemli şeyler değiştirmiş olmanın gururuyla yazıyoruz bu satırları. Türk gençliğinin sesini tüm Türkiye’ye hatta dünyaya duyuran bir derginin 50 sayılık ve 9 yıllık uzun öyküsünü anlatarak bu güzel çabanın bir muhasebesini yapacağız.

İşe bu çabanın adının neden Kırmızı Beyaz olduğunu aktararak başlayalım. Bakın dergimizin ilk sözcükleri neden Kırmızı Beyaz sorusuna nasıl yanıt veriyor.

Neden Kırmızı Beyaz?

Kırmızı beyaz… Nerede kırmızı görsek beyazı arar gözlerimiz. Kırmızı beyaza, beyaz kırmızıya yakışır. Ne zaman kırmızı desek hemen ardından beyazı durmak isteriz. Kırmızı beyazı, beyaz kırmızıyı çağırır. Kırmızı beyazla, beyaz kırmızıyla anlam kazanır. Kırmızı beyaz bayraktır, vatandır, Türkiye’dir. Kırmızı heyecanımız, cesaretimiz, gençliğimizdir. Beyaz dinginliğimiz, dürüstlüğümüz ve yine gençliğimizdir. Kırmızı ve beyaz farklıdır ama birdir. Tıpkı bizim gibi… Gençlik gibi… Türkiye Gençlik Birliği gibi… Bir de farklıyız ama biriz. Bizi bir arada tutan güç, kırmızıyla beyazı bir arada tutan güç. Milletimiz, tarihimiz, dilimiz ve Türkiye’miz.

Kırmızı Beyaz’ın Kökleri

Namık Kemal’lerden beri Türk devriminde önemli yer tutan yayıncılık faaliyeti, 150 yıllık bir miras. Bayrak yarışının bayrağı adeta. Nitekim Türk devrimcileri, eylemlilikleri kısıtlanınca yazmışlar, yazmışlar, durmadan yazmışlar. Seslerini kesmelerine izin vermemişler. Nereye gitseler yayın çıkarmışlar. İstanbul, Ankara, Sivas, Selanik, Cenevre, Paris, Londra ve daha pek çok Türk ve dünya şehri…

İttihat ve Terakki’nin ilk önderlerinden Ahmet Rıza, Paris’te teşkilatın yayın organını çıkarmaktan da sorumluydu. “Meşveret” Paris’te basılıyordu ancak her sayısı İstanbul’a da gönderiliyordu, taraftarları tarafından sıkça takip ediliyordu. Hüseyin Cahit Yalçın anılarında Meşveret’i okuyan gençliğin çok etkilendiğini, kilometrelerce öteden Abdülhamit karşıtlığını yükselttiğini yazmıştır. Meşveret aynı zamanda dağınık halde bulunan Jöntürklerin de haberleşme aracıydı. İleride İttihat ve Terakki’yi kuracak olan kadrolar Meşveret sayesinde siyasi gündemden de haberdar oluyorlardı.

Tanin, Vatan, Hürriyet, İçtihad, Mizan, Osmanlı ve daha nicesi… Türk devrim geleneğinde yayıncılığın yeri ayrıdır. Tek başlarına olsalar dahi çıkarmışlar. Tek sayfa olsa dahi yayın yapmışlardır.

Mustafa Kemal’in devrimci mücadeleye lise yıllarında atıldığı ve ilk gazete/dergi denemelerini burada yaptığı söyleniyor. Hatta Harbiye sıralarında çıkardığı gazeteyle devrimci fikirlerini yayıp teşkilatlandığını kendisi anlatıyor.

Mustafa Kemal, Milli Mücadele dönemi İstanbul Hükümetine yakın basının kara propagandasına karşı Türk milletine vatan savaşı bilincini aşılayan Hakimiyeti Milliye ve İradeyi Milliye gazetelerini çıkartmıştır.

68 Devrimci Gençliği de bu yayın geleneğini sürdürerek Aydınlık Dergisini çıkarmış, üniversitelerde onlarca yerel yayın çıkartarak fikirlerini yaymıştır.

Kırmızı Beyaz’ın en önemli sırrı bu tarihi mirasa yaslanmaktır. Diğer gençlik dergileri 3-4 sayı çıktıktan sonra havlu atarken onun sürekli kendini geliştirmesi ve düzenli çıkmasının kaynağı tarihi kendisinden başlatmamasıdır. Kırmızı Beyaz Dergisinin kökleri derindir, ufku bu yüzden açıktır. Dergimiz Türkiye’ye yayıncılığı getiren Genç Osmanlıların sesi ve soluğunu 21. yüzyılda üniversitelere taşımıştır.

Bu mirasa sahip çıkmak, Hakimiyeti Milliye olmayı, Tanin gibi söylemeyi, Meşveret gibi yazmayı gerektiriyordu. 50. sayımızda gururla söylemeliyiz ki onların yolundan bir milim olsun sapmadık, Türk devrimciliğinin yayın geleneğini azim ve heyecanla temsil ettik.

İdeolojik Tavır ve Yayın İlkeleri

2008’de dergimizi çıkarmak için bir araya gelen TGB yöneticileri ilk iş olarak ideolojik tavrımızı, amaçlarımızı ve yayın ilkelerimizi saptadı. Kırmızı Beyaz daha yola çıkarken hedeflerini büyük koydu, rotasını uzun çizdi. Türkiye’nin en büyük ve en disiplinli gençlik örgütünü yaratmayı hedefleyenler onun politik yayın organını da aynı vizyonla planladı.

Gerçekçilik: “Atatürk hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” demişti. “Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse, bilimi seçin” diyerek rotamızı çizmişti. Ne olursa olsun fikirlerimiz doğrultusunda gerçeği eğip bükmeyecek, hakikatten hiçbir koşulda ayrılmayacaktık. Kafamızın içindekilere göre gerçeklere yaklaşmayacak, gerçeklere göre kafamızın içindekileri şekillendirecektik. Bir gerçek, bin yalandan güçlüdür felsefesi yayın hayatımızın temeli olacaktı. Gerçeğin çarpıtıldığı, gençliğin sürekli kandırıldığı günlerde bu tavır varlık nedenimizdi.

Devrimcilik: Hiçbir gerçeği olduğu gibi kabul etmeyecektik. Gerçeği ve dünyayı değiştirmeyi hayatımızın en anlamlı çabası olarak saptadık. Vatanın gözyaşları içinde kaldığını başkaları da tespit edebilirdi. Bizim farkımız “Ey vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz!” demekti. Mustafa Kemal Atatürk gibi vatanı ve milleti ancak devrimci olarak kurtarabileceğimizden emindik.

Türk Gençliğine Güven: “Bak şu gençliğin haline” diyenlere aldanmadık. Türk gençliğinin memleket meselelerine karşı ilgisi karakterine işlemişti. Onu milli karakterinden uzaklaştırmaya çalışanlara karşı bilinçlendirmeli ve harekete geçirmeliydik. İnisiyatif tarihin her döneminde Türk gençliğindeydi, onun eylemi vatanı her türlü emperyalist beladan kurtarmak için belirleyiciydi. Ona güvendik, ona seslendik.

Vatanseverlik ve Karşılıksız Vermek: Paranın, kariyerin, bencilliğin değerler hiyerarşisinin tepesine koyulmasına karşı çıktık. Önce vatan ve yaşasın millet dedik. Ancak vatanı yücelterek ve toplumu bir bütün olarak yükselterek ailemize ve sevdiklerimize faydalı olabileceğimizi tespit ettik. Ülkemizi kuşatan emperyalistlerin, terör örgütlerinin, sıcak para baronlarının karşısına sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir Türkiye özlemiyle çıktık.

Yayın İlkeleri

Sınırları aşmak: Televizyonlar, gazeteler, internet siteleri, sosyal medya gençliği belirli kalıpların ve sınırların içine hapsetmek istiyordu. Bu sınırların ötesindeki gerçekleri bulmak, sis perdelerinin arkasından neler döndüğünü ortaya çıkartma kararıyla işe başladık. Temel metodumuz düşmanın saldırdığına ve övdüğüne odaklanmaktı. Düşman, Türkiye’yi bölmeye çalışan emperyalistler ve onların aparatlarıydı. Onlar bir kitabı övüyorsa bilirdik ki bu kitapta Türkiye ve Türk milleti aleyhine bir şeyler var. Onlar bir devlet adamına ya da ordu mensubuna saldırıyorsa bilirdik ki bu devlet adamı ya da ordu mensubu vatansever faaliyetler yapıyor. Derhal araştırmak ve konuya dair bilgileri ve belgeleri Türk gençliğinin dikkatine sunmak ilk işimizdi.

Dünyayı Yorumlamak: Bir haber gazetesi değildik. Ayda bir kere çıkan bir dergiydik. Yaptığımız haberlerin ve yazdığımız konuların güncele hitap etmesi mümkün değildi. Kimse bir olayı ilk defa bizden öğrenmeyecekti. İşte tam da burada “yorum” devreye giriyordu. Türk gençliği her meseleye dair özgün yorum ve fikir geliştirmeliydi. Kopyala-yapıştır en büyük düşmanımızdı. Kırmızı Beyaz’ın en önemli ilkesi fikir işçiliğiydi, fikir üretmekti. Kamuoyu gençliğin fikirlerini Kırmızı Beyaz’dan öğrenmeliydi. Bu yorum elbette ideolojik tavrımızın ışığında siyasal analizle şekillenecekti. Ancak aynı zamanda yorumda zenginlikten yanaydık. Dergimiz Türk gençliğinin farklı tavır ve yorumlarını da taşıyacaktı. Ancak her zaman yol göstericimiz bilim ve Atatürk olacaktı.

Bütün Türk Gençliğine Hitap Etmek: Dergimizde yalnızca üniversitede okuyan gençler yazmalıydı. Gençliğin sadece bir kesimine ya da yalnızca TGB üyelerine hitap etmesini istemiyorduk. “Kapalı devre, dergi” modeli başarısız ve gereksizdi. Dergimizi her görüşten insan okumalıydı. Kırmızı Beyaz tıpkı TGB gibi birleştirici olacaktı.

Cesaret: “Toplumun önüne koyulması gereken gerçekleri cesaretle arayacağız ve yayınlamaktan asla çekinmeyeceğiz” kararı en önem verdiğimiz ilkemizdi. Bu cesaretimizin temeli Mustafa Kemal Atatürk’ün gerçekler uğruna idamı göze alan iradesiydi. Bu yüzden Kırmızı Beyaz sadece TGB’nin bir yayın organı olmadı, FETÖ tertipleri döneminde birçok gazete ve derginin yap(a)madığını yapan oldu. Fetullahçı yapının devlet içindeki kirli oyunlarını Türk milletine en başından beri cesurca anlattı.

İz Bırakmak ve Süreklilik: Dergimiz Türkiye Gençlik Hareketi tarihinde başka bir aşamayı temsil edecekti. En uzun soluklu gençlik örgütünün, en uzun soluklu dergisi olacaktı. Yalnızca tarihe değil, güne dokunacaktı ve yarına dair umutlar yaratacaktı. Türk gençliğinde ve siyasal hayatta iz bırakacak, insanlarımızı etkileyecekti.

Örgütleyicilik: Sovyetler Birliği’nin kurucusu V.I.Lenin’in şu sözleri de en önemli yayın ilkelerimizden biriydi: “Gazete sadece kolektif bir propagandist ve kolektif bir ajitatör değil, aynı zamanda kolektif bir örgütleyicidir.” Dergimiz Türk gençliğinin TGB’yi tanımasını sağlamalı ve onları vatanseverlik çatısı altında birleştirmeliydi. Gururla söylemek gerekir ki Kırmızı Beyaz iyi bir örgütleyicidir.

Şimdi gelin, Kırmızı Beyaz bu ilkelere ve ideolojik tavrı nasıl gerçekleştirmiş somut örneklerle hep birlikte görelim.

Sayı Sıfır, Konu Merhaba

Aslında bu elinizdeki sayı Kırmızı Beyaz’ın 50 değil 51. sayısı. Kırmızı Beyaz yayın hayatına alışılmışın aksine 1. sayıyla değil, 0. sayıyla başladı. Takvimler 2008 yılının ocak ayını gösteriyordu. İttihat ve Terakki önderliğinde Abdülhamit istibdadına karşı yapılan Hürriyet Devrimi’nin 100. yıl dönümüydü. 100 yıl önce devrimi yapanlar mücadeleye gençlik yıllarında, Harbiye sıralarında atılmışlardı. Yine o gelenekten gelenler Kemalist Devrim’i gerçekleştirdiler. İlerleyen yıllarda da gerek 68 halk hareketini gerekse bugün devrim mücadelesi verenler genç yaşlarından itibaren atılıyorlar “Tam Bağımsız Türkiye” demeye. Kırmızı Beyaz ilk sayısında Türkiye’deki gençlik hareketi tarihini kapağına taşıdı. Buna da ileride çıkacak olan diğer tüm sayıların temeli olduğunu vurgulamak için Sıfırıncı Sayı dedi.

Gençliğin güncel sorunlarını, eğitim sisteminin çıkmazlarını, genç işsizliği kör muhaliflikle değil, gerçek zeminde çözümleriyle birlikte anlattı Kırmızı Beyaz. İktidara “muhalifçilik” yapma adı altında eğitim, ekonomi gibi meseleler için vatan mücadelesinden uzaklaştırmaya çalışanlara ders verdi. Eğitim sorununun da işsizlik sorununun da vatan meselesi olduğunu haykırdı.

Tarihin bazı düğüm noktaları vardır. “Eski” ile “yeni” çatışır, rüzgarın yönü terse döner, siyasal süreçte bazı kırılmalar meydana gelir. Cumhuriyetimizin geride kalan 96 yıllık tarihinde de bu düğüm noktaları vardır. Kırmızı Beyaz, tarihin bu düğüm noktalarında sergilediği tavır, yaptığı yayınlarla Türk milletinin içine su serpmiştir. Vatanın emin ellerde olduğunu, Atatürk gençliğinin vazife başında olduğunu göstermiştir. Yüreklerdeki umudu yeniden yeşertmiştir. Atatürk Devrimlerini karşısına alanlara vatanseverliğin gücünü göstermiştir. Onlara yeri geldiğinde dünyayı dar etmiştir.

İşçilerimizin, emekçilerimizin derdi, Kırmızı Beyaz’ın da derdiydi. Gelecek güzel günleri, üreten Türkiye’yi işçi-gençlik el ele inşa edeceğiz dedik. Her zaman emekçilerimizin yanında olduk. Emperyalist kapitalist sistemin işçilerimizi sömürmesine karşı durduk, onların emek mücadelesinde bir nebze de olsa sesleri olduk.

Kırmızı Beyaz yayın ilkeleri nedeniyle sistemin “çok satanları” arasında yer almadı belki ama Türk gençliğinin mücadelesine her daim ışık tuttu.

Türkiye’deki Amerikancı Gladyo yani Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) Atatürk’e ve Cumhuriyet değerlerine saldırdığında TGB hem meydanlardan hem de Kırmızı Beyaz’la kampüslerden sesini yükseltti. Türk gençliği Fetullahçı yapılanmayı Kırmızı Beyaz’dan öğrendi. Kırmızı Beyaz vatan mücadelesinin en önemli araçlarından birisi oldu.

Türk şiirinin büyük ustası Attila İlhan, Atatürk Türkiye’sini kurulacağını yaklaşmakta olan dip dalgası üzerinden anlatmıştı. Türkiye Gençlik Birliği, Attila İlhan’ın bahsettiği dip dalgası oldu. Atatürkçü, vatansever gençleri birleştirdi. Emperyalist saldırıya karşı güzel yurdumuza siper oldu. Türkiye’de umudun bitmediğini, TGB’nin Atatürk Türkiye’si için görev başında olduğunu gösterdi. İşte Kırmızı Beyaz’ı eline alanlar herkes o anlara tanıklık etmese bile o günlere gidiyor yeniden.

2000 yıllık bağımsız devlet anlayışımızın son halkası olan Türkiye Cumhuriyeti devleti hedef alındı! Devlet kurumlarının tabelalarından T.C. ibaresi kaldırıldı. Kırmızı Beyaz, Türk milletinin T.C. için verdiği mücadeleyi en çarpıcı biçimiyle okuyucularına yansıttı. Milli bayramlar yasaklandığında Türk milletinin sesi oldu Kırmızı Beyaz. Yasaklar TGB öncülüğünde kaldırıldı, Kırmızı Beyaz’la en ücra köşedeki gence bile anlatıldı. Nerede Atatürk Devrimlerine saldırı olursa, Kırmızı Beyaz orada beliriverdi. Kırmızı Beyaz Türkiye düşmanlarının korkulu rüyası oldu.

OT’çuluğa Karşı Milli Edebiyat

Yayın camiasını son yıllarda saran bir furya var: Edebiyat dergileri. Gerçi edebiyat dergisi demeye de bin şahit ister bunlar için. Nerede edebiyatla alakası olmayan bir anlayış ve fikir nüvesi var dergi adlı pespayeliğin parçası durumunda. Bunların en meşhurlarından birisi bildiğiniz gibi OT dergisi. OT’un sloganı “paldır küldür edebiyat” ve “maksat yeşillik” olsun. Aslında maksadını baştan anlatıyor da. Edebiyatın içini boşaltıp neoliberalizmin aracı haline gelince maksat yeşillik oluyor. Bu dergiler belirledikleri adlar gibi pompaladıkları içi boş hayatlarla gençliği uyuşturuyor.

İşte Kırmızı Beyaz bu dergilere karşı gençliğin uyuşturulmadığı, gerçekten kendisini bulduğu bir dergi oldu. Gençliği uyuşturanlara karşı mücadele etti. Ahenkli iki kelimeyi yan yana getirip laf salatası yapmadı. Aşık Veysel’e söylemediği bir sözü “kakalamaya” çalışmadı. “Çay edebiyatı” yapmadı. Ahengi vatan sevdasının içinden çıkarıp okuyucusuna sundu.

Kırmızı Beyaz paldır küldür yayıncılık yapmadı, niteliğiyle her zaman örnek oldu. Yazar kadrosu dolu gözüksün diye etnik, dinsel, cinsel kimlik bölücülüğü yapanlara yer vermedi sayfalarında. Orada Türkiye’nin gerçek milli aydınları işlendi özenle, ince ince, tüm detaylarında. Tevfik Fikret, Nazım Hikmet, Afife Jale, Attila İlhan, Yaşar Kemal, Talat Paşa, Yakup Kadri, Halide Edip, Muazzez İlmiye Çığ, Turgut Özakman, Turan Dursun, Sina Akşin… Daha da uzar gider bu liste. Yazılan yazılar, yapılan röportalar, hepsi bir misyonun parçasıydı Kırmızı Beyaz’da. Bu içi boşaltılan neoliberal akıma karşı bir alternatif olma. Ne mutlu ki aydınlarımızı söylemediği süslü laflarla insanları aldatarak değil, onları örnek hayatlarıyla okuyucularımıza anlattık.

Mücadele Kırmızı Beyaz ile Başlar

Kırmızı Beyaz, TGB ve Türk milletinin vatan mücalesini ünivetsite kampüslerine taşıdı ve taşımaya devam ediyor. Kampüslerde yeni tanıştığımız her arkadaşımız, aynı zamanda Kırmızı Beyaz’la da tanışmış oluyor o buluşmalarda. TGB ile tanışmak demek, akşam evine giderken elinde Kırmızı Beyaz’la dönmek demektir.

Kırmızı Beyaz’la sadece tarihi veya güncel meseleleri aktarmıyoruz. Kırmızı Beyaz’ın her sayısından bir ses yükselir, bir el uzanır. Okuyucusuna der ki:

“Atatürk, Cumhuriyet ve tam bağımsız Türkiye mücadelesi için seni de aramıza bekliyoruz. Sensiz olmaz!”

Ve o el uzandı okuyucuya… Geçtiğimiz 49 sayı boyunca hep uzattık ellerimizi, tuttuk sım sıkı. Bugün üniversitelerde, liselerde, meydanlarda gençliğin sesi daha gür ve kararlı çıkıyor. Çünkü birbirine kenetlenmiş binlerce, on binlerce, yüz binlerce genç var, Atatürk gençliği var!

Başarının Sırrı: Görevi Gençliğe Hitabeden Almak

Kırmızı Beyaz geleceğin gençlik liderlerine ve tarihçilere sayfalar dolusu dosya bırakmıştır. Milletimizin en ağır saldırılara maruz kaldığı, Ergenekon ve Balyoz tertipleriyle Türk ordusunun esir edildiği, açılım gafletiyle bölünmenin dayatıldığı, üniversitelerin PKK yataklarına dönüştürülmek istendiği bir dönemde Türk gençliğinin sarsılmaz vatanseverliği Kırmızı Beyaz’ın sayfalarından takip edilecektir.

Kırmızı Beyaz’ın başarı sırrı görevi Atatürk’ün gençliğe hitabesinden almış olmasıdır. Kırmızı Beyaz vazifesi Türk istiklal ve cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek olan Türk gençliğinin yayın organıdır. Mücadele bayrağımız ve fikir ocağımızdır.

O halde 0. sayımızdan 50. sayımıza “Birimiz kırmızıyız, birimiz beyazız. Hepimiz kırmızıyız, hepimiz beyazıyız. Hepimiz kırmızı beyazız. Ve kırmızı beyaz var oldukça bu topraklarda biz de var olacağız.”

Kaan Arslan
Kırmızı Beyaz Genel Yayın Yönetmeni