Cumhuriyet tarihimizde, yaptıkları çalışmalarla ön plana çıkmış önemli devlet adamlarımız vardır. 13 sene boyunca genç cumhuriyetimizin dışişleri bakanlığını yapmış Tevfik Rüştü Aras, o dönemlerde Sovyetler Birliği ile çok yakın ve dostane ilişkiler geliştirmemizin başlıca mimarlarındandır. Kurtuluş Savaşı döneminde başlayan ilişkiler Tevfik Rüştü Aras’ın dışişleri bakanlığı döneminde gelişerek devam etmiştir. Sınır güvenliği, bölgede İngiliz emperyalizmine karşı birliktelikler, ekonomik işbirlikleri ve birçok konuda dostane ilişkiler geliştirilmiştir. Dönemin en uzun süre görevde kalan devlet adamlarından olan Tevfik Rüştü Aras, Atatürk’ün dışişleri bakanı olarak tanımlanmaktadır.
Bir İttihatçıydı
Dr. Tevfik Rüştü Bey, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin merkezlerinden biri olan Paris’te geçirdiği günlerde, Doktor Nazım, Hüsrev Sami, Ahmet Rıza ve Bahattin Şakir Beyler gibi, cemiyetin önde gelen kişileriyle dostluklar kurmuştur. Bu dostluklar sayesinde Tevfik Rüştü Bey politikaya sıcak bakmaya başlasa da cemiyete girişi Paris’te değil, 1907 yılının ekim ayı başında görevi için Selanik’e giderken İzmir’e uğrayan Mustafa Kemal’le tanışması sırasında yaptıkları sohbet sonrasında olmuştur. “İttihat” gazetesinde siyasi içerikli yazılar yazmıştır. 8 Ekim 1908’de ilk sayısı çıkan bu gazete, İttihat ve Terakki Partisi’nin İzmir’deki yayın organıdır. “İttihat” çeşitli konulara yer vermesine rağmen daha çok siyasal yönü ağır basan bir gazetedir. Tevfik Rüştü Bey’in hem iç hem de dış siyasetle ilgili yazdığı makalelerden bazılarının başlıkları şöyledir:
- “Meclis-i Mebusan’daİstizahat”, (29 Ocak 1909)
- “Meclis-i Milliyemize”, (15 Mart 1909)
- “İttihat ve Terakki Cemiyeti”, (31 Mart 1909)
- “Avrupai Şarki Meselesi”, (19 Ocak 1909)
- “Şark Buhranı”, (17 Mart 1909)
Dr. Tevfik Rüştü Aras İttihat ve Terakki’nin genel merkezine İzmir’den seçilerek katılmış ve cemiyetin 22 Eylül 1909’da toplanan kongresinde “Genel Sekreterlik” görevinde bulunmuştur. Bu kongrenin en önemli gelişmesi, Trablusgarp Delegesi Mustafa Kemal Bey’in, cemiyet içindeki ordu mensuplarının, ordu ile ilişkilerini kesmedikçe ordunun modern sayılamayacağı, bu yüzden de askerlerin eğer cemiyet içinde kalmak istiyorlarsa, ordudan istifa etmeleri gerektiğini belirten konuşması olmuştur. Tevfik Rüştü Aras hatıralarında, Mustafa Kemal’in bu kongredeki fikirlerine tamamen katıldığını belirtmiştir, dolayısıyla Aras-Mustafa Kemal işbirliği tohumlarının bu kongrede atıldığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Millî Mücadelede En Önde
İtilaf Devletlerinin İstanbul’u işgali sonrasında İttihatçılar için tutuklama kararları çıkarılmıştır. Bu tutuklananların arasında Tevfik Rüştü Aras da vardır. Malta’ya sürülmek için harekete geçildiği zamanda kaçarak Anadolu’da Millî Mücadeleye katılmıştır. Önce İzmir’e sonrada Köyceğiz’e gelen Dr. Tevfik, milletvekilliğine 17 Haziran 1920’de seçilmiş ve 1 Temmuz 1920’de Meclise katılmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasından sonra, asıl amacı askerden kaçmaları önlemek olan, 29 Nisan 1920 tarihli “Hıyanet-i Vataniye Kanunu” çıkarılmış, ancak beklenen sonuç alınamamıştır. TBMM’nin olağanüstü tehlike ortamı içinde çıkardığı Hıyanet-i Vataniye” Kanunu savaşın gereklerine çare olmamış; ayrıca bu kanunun kapsamına giren askeri suçlara harp divanları, diğer suçlara da ilk derece mahkemeleri bakmışlardır. Yani bu kanunu uygulayacak özel mahkemeler kurulmamıştır. Bu eksikliğin farkına varan Tevfik Rüştü Bey hem kanunu uygulanmasını kolaylaştırmak hem de çetelerin yarattığı tehlikeleri önlemek ve askerlikten kaçanları caydırmak üzere Mustafa Kemal’e “İhtilal Mahkemeleri” kurulmasını teklif etmiştir. Mustafa Kemal Meclis’te bu yolda deneme yapması için kendisini izin vermiştir. Nitekim ilk kanun teklifi “İhtilal” Mahkemeleri” adıyla yapılmış, Refik Şevki Bey’in de Tevfik Rüştü Bey’e katılmasıyla, kurulacak mahkemelerin adı “İstiklal Mahkemeleri” olarak saptanmıştır. İstiklal Mahkemelerinin fikir babalığını yapmıştır.
Değişmez Dışişleri Bakanı: Tevfik Rüştü Aras
Türkiye’nin, ana hedefleri Atatürk tarafından belirlenmiş olan dış politikası, uzun yıllar yine “Atatürk’ün değişmez dışişleri bakanı” unvanını alan Tevfik Rüştü Aras tarafından başarıyla yürütülmüştür. Tevfik Rüştü Aras, 1925 yılında başladığı Dışişleri Bakanlığı görevini, Atatürk’ün yaşama veda ettiği 1938 yılına kadar kesintisiz olarak sürdürmüştür.
Tevfik Rüştü Aras Kurtuluş Savaşından sonra Türk-Yunan dostluğunun sağlanması, nüfus mübadelelerinin sağlanması noktasında önemli katkı sağlamıştır. İngilizlerle Musul meselesi üzerine mücadele eden Aras, Ankara Antlaşmasının imzalanmasını sağlamıştır. Türkiye’nin MilletlerCemiyetine girmesinde ve birçok devletin genç Türk devletini tanınmasında doğrudan faydaları vardır.
Sovyetler ile İlişkilerin Mimarı
Tevfik Rüştü Aras Dışişleri Bakanlığı döneminde yürüttü çalışmalarla genç cumhuriyete sağladığı birçok katkının en net göstergesi Kurtuluş savaşında beraber olduğumuz Sovyetler Birliğiyle ilişkiler geliştirilmesi olacaktır. Sovyetlerle olan ilişkilere çok önem veren Tevfik Rüştü Aras “büyük komşumuz ve dostumuz” sözünü yalnızca Sovyet Rusya için kullanmıştır. Bunun sebebini de Cumhuriyetin temelini kuran Büyük Millet Meclisi hükümetine ilk elçinin Sovyet Rusya’dan gelmesi ile iki ülkenin birbirinin çıkarlarını ve güvenliğini gözetmesi olarak açıklamıştır.
Cumhuriyetin kurulmasından sonra, Türkiye ile Sovyet Rusya arasındaki ilk önemli
adım iki ülkenin Dışişleri Bakanları olan Çiçerin ve Tevfik Rüştü Bey’in 17 Aralık 1925tarihinde Paris’te Tarafsızlık ve Saldırmazlık Antlaşmasını imzalamış olmalarıdır. Türkiye ve Sovyet Rusya arasında Tarafsızlık ve Saldırmazlık Antlaşması’nın imzalanması, politik, ekonomik ve kültürel ilişkilerin gelişmesine zemin hazırlamıştır. 1927 yılında iki devlet arasında, Ticaret ve Seyrisefain Antlaşması Ankara’da imzalanmış ve bu antlaşmayla Türkiye SSCB dış ticaret örgütü sistemini hukuken kabul etmiştir. Böylece, Türkiye’ye belirli malların Sovyetler Birliği’ne lisanssız olarak ihraç hakkı ile gümrük vergisi, malların direkt geçişi gibi konularda önemli ayrıcalıklar tanınmıştır. Aynı antlaşmayla, Türk tüccarlara ticari anlaşmalarda bulunmak üzere Sovyet topraklarına serbest giriş hakkı tanınmış, böylece Türkiye uluslararası pazarda önemli bir müttefik kazanmıştır
1929 yılında dünya ekonomik bunalımla sarsılmış, genç Türk devleti de bu durumdan etkilenmiştir.Tam anlamıyla karma ekonomiye geçilmiştir. Devletçilik politikasının uygulanabilmesi için Sovyet danışmanların yardımlarıyla 1932 yılında I. Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlanmış ve 1934’te uygulamaya konmuştur.
Montrö’ye Büyük Katkı
Lozan Konferansında boğazlar sorunu tam anlamıyla çözülmemiştir. Sonrasında da dünyada meydana gelen gelişmeler Türkiye’yi boğazlar sorunu çözmeye zorlamıştır. Askersiz bir boğaz Türkiye için güvenlik zafiyeti oluşturmaya başlamıştır. İtalya’nın Habeşistan’a saldırması, Japonya’nın Birleşmiş Milletlerden ayırılması ve sonrasındaki gelişmeler bunu en somut bir biçimde gözler önüne sermiştir.
Tevfik Rüştü Aras başkanlığında bir heyet ile Montreux konferansına katılan Türkiye’nin en kararlı durduğu nokta, Uluslararası Boğazlar Komisyonu’nun kaldırılması olmuştur. Türk heyeti hazırladıkları tasarıyı konferansa sunmuşlardır. Yapılan tartışmalar ve uzun görüşmelerden sonra Türk tasarısı bazı değişikliklere uğramış; tüm devletlerin uzlaşmaları ile “Boğazlar Rejimine İlişkin Sözleşme” Montreux’de, 20 Temmuz 1936 tarihinde imzalanmıştır. Bu sözleşmeyle, 1923 yılında Lozan Antlaşması ile imzalanmış olan Boğazlar Sözleşmesi yürürlükten kalkmıştır.
Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin imzalanması yurtta büyük sevinçle karşılanmıştır. Ankara’da Ulus Meydanı’na toplanmış olan halk, büyük bir hoparlörden sözleşmenin imzalandığı haberini almış ve bu haber adeta milli bir bayram havası içinde kutlanmıştır. Tevfik Rüştü Aras’ın büyük katkıları sayesinde Montrö Sözleşmesini imzaladık ve bugüne kadar boğazlarımızın güvenliğini sağlamış olduk. Montrö Sözleşmesinin maddeleri her alanda Türkiye’nin milli güvenliğinin dayanağı olmuştur.
Devrimde Köşe Taşı
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikasından sorumlu olan Dr. Tevfik yukarıda birçok örneğini verdiğimiz kazanımlar ile aslında dış politika cephesinde başarılı bir kumandan olduğunu göstermiştir. Ki bu Türk İstiklal Savaşında toplumun aydınlarının her cephede aynı zamanda savaşın komutanları olduğunu kanıtlar niteliktedir.Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduktan sonra 10 yıl içerisinde yaptığı büyük işleri değerlendirirken Dr. Tevfik Rüştü Aras’ın katkılarını hatırlamak gerekir.
Cumhuriyetimizin erken dönemi Tevfik Rüştü Aras gibi bakanlarla inşa edilmiştir. Başı dik dış politikamızda kilit roldedir, bağımsızlıkçıdır. Türk devrim birikiminin yetiştirdiği Dr. Tevfik çıkarılan kanunun toplumdaki karşılığını okuyabildiği için, Cumhuriyetimizin ulusal ve uluslararası konumunu iyi tahlil edebildiği ve politikalarımızı başarılı bir şekilde uygulayabildiği için, fakat en önemlisi Türk devriminin mayasını taşıyan ve verenlerden biri olduğu içindir ki “Değişmez Dışişleri Bakanı” ünvanını alabilmiştir.
Mustafa Gökmen
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Malzeme Bilimi Mühendisliği
KAYNAKÇA:
- Tevfik Rüştü ARAS, Görüşlerim, Sarih Lütfi Erciyes Kitabevi
- Zeki ARIKAN, Mütareke ve İşgal Dönemi İzmir Basını, Ankara, Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayını,
- Doğan AVCIOĞLU “Atatürk’ün Dışişleri Bakanı Anlatıyor”, Yön, Sayı.83
- Ali Fuat CEBESOY, Millî Mücadele Hatıraları
- Feridun Cemal ERKİN, Türk Sovyet İlişkileri ve Boğazlar Meselesi
- Sadun TANJU, “Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras’ın Anıları”, Hürriyet, 10 Kasım 1987.
Yorum Yap